14 Nisan 2010 Çarşamba

büyük harfleri kaldırıyorum!

işte bir yeni gece daha!

geç bir saatte kadıköy sokaklarında yürüyorum.bundan mutlu değilim ama yapmak zorundayım.bir amacım var.
her zamanki gibi.
semih kızacak,o da her zamanki gibi.haksız da değil de teoriler işlemiyor benim hayatımda.
herneyse.
yürüyorum.adımlarım hızlanıyor,çünkü havada hem keskin bir soğuk var,hem de yabancılardan korkuyorum.
biraz daha hızlanıyorum.kaslarım yanıyor özellikle alt bacağımın kasları/bugün bunları yazarken sorduğumda duygu adına baldır dedi/bir süre sonra da ciğerlerim,boğazım yanmaya başlıyor.
yola devam ediyorum,kendime güvenimi zorlayarak.
bu yanmalar bana açlığımı ve hatta susuzluğumu hatırlatıyor.elbette param var yemek ve su için.yalnızca zamanım yok.
ve tabi yürümeye devam edecek gücüm de.bu yol bu kadar uzun muydu?canım yanıyor,sanki ruhumu hissedebiliyormuşum da,o isyan ediyormuş,kaçmak için bir delik arıyormuş gibi.
ruhum ağzımdan kaçmasın diye ağzımı kilitliyorum.yoksa devam edemem.
ve cesedimin de sokak sarhoşlarına kalmasını istemiyorum.
açlık,susuzluk,yorgunluk,umutsuzluk,bıkkınlık,ağlama isteği,pes etme,vazgeçmeme,korku!duygularımı birbirinden ayıramıyorum.
gecenin rengi değişiyor artık.sanki ezbere yürüyorum,o sokakları biliyorum ama görüntüsü zihnimden silinmiş.ayaklarım taşıyor beni.nerden bu güç,bilmiyorum.
bugün yaşadğım tüm kareler,yediğim her lokma(az olduğu için kolay hatırlanıyor)aklımdan geçiyor,ağzımdan bağırsaklarıma kadar olan tüm evrimlerini hayal ediyorum yürürken,ve tabii ki midem bulanıyor.
fruktoz kelimesi geçiyor aklımdan.diafonda 'kim/o' sesini duyduğumda aklıma gelen ilginç kelimeler gibi.lise 1 biyoloji dersinde gördüğümüz ve unuttuğumu sandığım her şey aklımda!
şaşırmam bir sarhoş nefesiyle bölünüyor,tekrar kalkıyor midem.tanımadığım tüm insanlar üstüme üstüme geliyor.sağ saol yaparak ve nerdeyse koşarak yürüyorum.ama yol yine de bitmiyor!kabuslardaki slow motion gibi koşmama rağmen hareket edemiyorum.gecenin ışıksızlığını farkediyorum irkilerek.siyah ve beyaz.başka hiçbir renk yok.
kadıköyde bir gece vakti tek başıma yürüyorum.nerde sarı ışıklar,vitrin camları,kadınların kabanları,atkılar,bereler,insan benizleri,erotic shop tabelaları...her şey her şey siyah beyaz.bir dadika önce gördüğüm sokak çingenelerinin elbiseleri bile siyah beyaz!
az ileride çingeneler yine kavga ediyor ama beni savunmasız görünce bana doğru koşmaya başlıyorlar,donup kalıyorum,hareket edemiyorum.az sonra her şeyin biteceğini düşünüp değer miydi diyorum.tam dibimdeler,yüzlerindeki ifadeyi görmeden ölmek için gözlerimi sıkıca kapatıyorum.
pat.back shot.sahne değişiyor.
öbür sahne.dış gece renkli kadıköy.
sanki bir sinema filmi çeker gibi.hatta rolüne kendini kaptırmış az sonra öleceğini sanan oyuncu gibi.yönetmen kestik deyince kabusundan uyanan bir oyuncu gibi.
çingeneler durdukları yerde kavga etmeye devam ediyorlar,bunca şeyi nasıl uydurdum bilmiyorum,bana yaklaşmamışlar bile.ve tekrar bedenim açlığımı ve susuzluğumu düşünüp kontrolü kaybedip çözülmeye başlıyor.
pat.sahne değişti tekrar.ruhum bedenimden çıkıp hızlıca tekrar yerine yerleşmiş gibi irkiliyorum.yola devam ediyorum.
sarhoşlar,ayık olup olmadığını anlayamadığım serseriler,yaşlarını tahmin edemediğim sokak çocukları,herkes,herkes tekrar bana yöneliyor.kafamı başka taraflara çevirsem de nefeslerinin kokusunu alıyorum,yüzümü buruşturuyorum.
pat.sahne değişiyor.dış gece siyah beyaz kadıköy.
rıhtıma yaklaşıyorum.sonunda.yürüyenler bilir,o kadar uzun bir mesafe değil.
o kadar sık sahne değişiyor ki hangisi gerçek ayırt edemiyorum.
pat.back shot.pat.yine.yine.
yine siyah beyaz.her şey!tam bir çılgınlık gibi.mezarlık gibi sisli/mezarlıklar geceleri sisli olur mu bilmiyorum,biliçaltım öyle kaydetmiş/dudağımda önce bir ıslaklık,sonra acı ve derin bir yanma.
elimi dudaklarıma götürüyoru.parmaklarım kırmızı.evet,kırmızı!renkli!renk gördüğüme sevinip umutlanıyorum.kurtulabileceğime.sonra aniden farkediyorum.dudaklarımdaki rengin kan olduğunu.kan.akmaya devam ediyor.dudaklarımdan çeneme akıyor,buz gibi.çenemden yere damlıyor.ıslaklıktan nefret ediyorum.
pat.sahne değişiyor.ev iç gündüz gece.farketmez.semih.yüzüme su sıçratıyor.ıslaklığı sevmediğimi bile bile.gülümsüyorum.mutluluk.
pat.
sahne değişiyor.dış gece siyah beyaz kadıköy.dudaklarım hala kırmızı.yerde cesetler var.siyah beyaz.tek farklı renk kırmızı.kan.cesetlerden sızıyor.
arkamda 4 ya da 5 kişinin adımları hızlanıyor bana doğru.aniden korkup aniden rahatlıyorum.rıhtımdaki kalabalığa güveniyorum.bir şey yapamazlar diyorum.sonra farkediyorum ki kimsenin umrunda değilim.bir ceset fazla ya da eksik,umurlarında değilim!
korkuyorum,koşarcasına yürümüyorum,resmen koşuyorum.onlar da öyle.arkadan gülme sesleri duyuyorum.mırıldanıp tekrar gülüyorlar yüksek sesle.kaçmaya çalıştığım için bana gülüyorlar.çünkü ya-ka-la-ya-cak-lar!korku nöbeti.pes etme.
durdum.ölmek veya ölmemek umrumda değil.yalnızca saniyenin onda biri kadar bir anda sevdiğim insanları düşünüyorum.
eller uzandı.tam dokunurlarken/nefes sesleri zaten ruhuma dokunmuştu ayrıca zafer kokuyorlardı ve alayla gülüyorlardı...!/
durdum.ölmeye hazırım.ama adamlar yanımdan koşarak geçip gittiler.
pat.sahne değişti.dış gece renkli kadıköy.
110/kadıköy-taksim
-kaçta kalkıyorsunuz?diye sordum şoföre.
-buçukta, dedi dış dünyadaki herhangi bir şoför gibi.
aklıma tekrar o kelime geldi.fruktoz.meyve şekeri.
saate baktım çeyrek geçiyor.karşıya geçtim.bir büfeden portakal suyu istedim.çabucak içtim.ve o kelime aklımdan uçup gitti.
otobüse yetiştim.
ve bu gece de zafer benim-di.
ama hasta ruhumla bu gece son gecem olabilirdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder